İncilerin güzelliklerini vurgulamak için kesmeye, şekillendirmeye veya renklendirmeye gerek yoktur. İnsanların bildiği en eski değerli mücevherdir ve her zaman zenginlikle zarifliği sembolize etmiştir. Aristokrat ailelerin dolaplarına renk kattılar ve çağımızın en popüler mücevher olarak yerini almıştır. Saflıkları genellikle Vermeer’in ‘İnci Küpeli Kız’ tablosu ve kitabı ya da Chanel’in ikonik siyah-beyaz fotoğraflarıyla gösterilir. Peki inci takıların tarihi nerelerden geliyor? Gelin cevabına birlikte bakalım…
Gizemli ve narin olan inciler, en eski kıymetli taşlardır. En gelişmiş belgelerden biri, trajik Homeros’un eliyle yazılmış olan İlyada ve Odysseia’dır.
Antik çağın en güzel incilerinden biri tanrıça Afrodit’in bir tapınağında bulunmuştur.
Antik Roma’da inci popülerliği, Anadolu’daki imparatorluğun ihtişamlı dönemine denk geliyor.
Kleopatra’nın sahip olduğu inci küpelerinin hikayesi.
Orta Çağ’ın ilk dönemleri mücevher için uygun değildi.
Orta Çağ’dan Rönesans’a geçiş, insanların sanat ve güzellik için giderek daha fazla istekli hale geldi.
İnciler için, tüm zamanların en güzeli Kral 8. Henry’nin dönemiydi.
8. Henry’nin incilere olan tutkusu, kızı I. Elizabeth’e miras kaldı.
İncilerin düğün gününde gelin tarafından takılması, kötü şans getirildiğine inanılırdı.
Samuel Bing’e ait Paris’teki bir atölyede, inciler tekrar gün yüzüne çıkmaya başladı.
Moda dünyasında doğru zamanı belirleyen isimler Galler Prensi Edward ve eşi Alexandra olmuştu.
Japon Kokichi Mikimoto’nun icat ettiği kültür incisi, savaş sonrası rağbet görmeye başladı.