İnsan kaybolmadan kendini bulamaz.
Anadolu rock müziğinin yaratıcısı, şarkıcı, besteci, söz yazarı, oyuncu Muhtar Cem Karaca ilk klasik musiki dersini teyzesi İrma Sogeyan’dan alır. Tiyatro yönetmeni babası Mehmet Bey oğlunun diplomat olmasını ister, tiyatro oyuncusu annesi Toto Cem’in müzik tutkusunu destekler. Babası bu memlekette sanatçıya ehemmiyet verilmiyor dese de Cem garden partilerde dönemin popüler ecnebi parçalarını söylemeye başlar.
Mehmet Bey, Türkiye’nin İstanbul’dan ibaret olmadığını, Anadolu’yu, oradaki yoksulluğu, garibanlığı, kimsesizliği görmesi gerektiğini söyler, hatta onu caydırmak için asker kaçağı olduğunu ihbar eder. Memleketin sesi olmakta direten Cem askerlikte halk müziğini keşfeder. Müziğimin özü bu topraklara ait ama beynelmilel olsun diyerek yola çıkar. Yüksel Aksu’nun senaryosunu yazıp yönettiği, sanatçının oğlu Emrah Karaca’nın danışmanlık yaptığı dramatik biyografi Cem Karaca’nın çarpıcı yaşam öyküsüyle birlikte Türkiye’nin 1960’lardan 2000’lerin başına uzanan politik, sosyal,, kültürel portresini de yansıtır.
Cem babasına verdiği sözü tutar, her şeyi göze alarak memleketin protest, direnen sesi olur, Namus Belası, Tamirci Çırağı, 1 Mayıs, Obur Dünya, Ceviz Ağacı, Bindik Bir Alamete Gidiyoz Kıyamete, Yoksulluk Kader Olamaz gibi önemli şarkılar besteler.
1 Mayıs plağıyla komünist olarak suçlanır, hakkında 400 dava açılınca Almanya’ya gider, bu bölümde Selda Bağcan, Melike Demirağ’ı da görmek isterdik. Son görüşünde babasına insanların insanca yaşadığı bir memleket istedim, sana da vatanıma da verdiğim sözü tuttum der.
Şarkıları kendi sesiyle söyleyen Cem Karaca’da İsmail Hacıoğlu, Toto Karaca’da Yasemin Yalçın, Mehmet Karaca’da Fikret Kuşkan’ın yorumları etkileyicidir. Öteki rollerde Meral Çetinkaya, Kubilay Tunçer, Melisa Aslı Pamuk, Buçe Buse Kahraman var. Ses Tiyatrosu, Atatürk Havalimanı gibi gerçek mekânlar filmin atmosferini güçlendiriyor. Emrah Karaca’nın verdiği fotoğraflar, belgelerden bire bir uygulanan kostümler, yapım tasarımları çok başarılı.
Yüksel Aksu’nun özenli oyuncu seçimi, titiz yönetimi, nostaljik tad katan görüntülerle yılın en iyileri arasında yer alacak Cem Karaca’nın Gözyaşları bugün izleyiciyle buluşuyor.
İNSANIN İÇİNDEKİ HAYVAN
Hayvan Krallığı’nda yönetmen Thomas Cailley küresel ısınma, çevre kirliliği, nükleer santrallar, insanın doğaya müdahelesiyle insan ırkının mutasyona uğrayarak yok olmanın eşiğine geldiğini enerjik, etkileyici, düşündürücü bir anlatımla aktarır. Bu politik, ekolojik masal ırkçılık; sosyal ayrım, ergenlikten yetişkinliğe geçiş, otorite, itaatsizlik, ötekileştirme, göçmenlik temalarını sorgular.
Charles Burns’ün Kara Delik (1995) adlı çizgi romanından esinlenen Cailley ütopik filminde insanın hayvana dönüşerek melezleşmesini zengin, ilginç bir dönüşüm olarak yansıtır. İnsan-hayvan-doğa uyum içinde olmalıdır diyen, Kafka’nın Dönüşüm’ü ile Ionesco’nun Gergedan’ını anımsatan fantastik dramatik gerilim insanın özgürlükle olan ilişkisini, her insanın içinde bir hayvan yatar sözünü doğrular. Romain Duris, Paul Kircher, Adèle Exarchopoulos’un oynadığı Hayvan Krallığı’nın görüntü, kurgu, ses tasarımları çok başarılı.